Na mersela miyabîn 1960 û 1965 di yew dewe Palî'd vîyerta.
Devê Pali, Mir Êhmedunid cênî şînî vêr la'd xelle şüveni.
Hetî yeriya varun varenû.
Xelle dewîcun finenu xo ver û benû.
Yew cênek zaf qehreyena, sarê xo kena berz onêna êzmin ra vuna:
-Ti qet nêşarmiyeni, ina kerdinê to qet weş nîya.
Vate cênek şinu goş cenûn bînan, cênî bîn vera a cênêk vindênî û vani:
Çerray Homay'ra na qâl vaciya wa?
Cênek vuna:
-Şima zunî ma feqîrî ,qey yo nezun ma feqîrî?
Cênî devîc a cênek ra hêrs benî.
Yew mude û derg kes cênek di xêber nêdun.
Vaziyet cênî dewîcûn, zor na cênek şinû.
Cênek qehriyena û yew mudê ra pê cênek mirêna.
Ê cağ Şex Meydi efendi (Bray Şex Sêid efendi) pê hêsîyenû , qirar xo dun vano ez gera şerî qebrê na cênek ziyaret bikerî.
Yew ruec dun ra şinû Mir Êhmedun.
Devîcun ra qebrê a cênek pers kenû.
Devîc vanî:
-Efendi qirbun na cênek sarê vedarit û Humay qal xirab Homayra day.
Huma zî gûn na cênek girotû.
Na cênek dîn imonra veciyabi, Humay
rêhmê xo yê nekerda, cayiz nêkenû ti qebrê na cênek ziyaret bikêr.
Şêx dewîcûnra vano:
-Na cênek yew cêneka zaf pîla, şima qedr û kiymet na cênek nezanî.
Ew semedra ez omeya deve şima.
Şêx:
-Na cênek neheqê kâbul nekerda, şima cuwyayîş xo dî tim nêheqe kâbul kerda.
Ew semedra qedr û qimêt na cênek mi het di zafû.
Şêx dewîcanra vano:
-Şima qayilî, na cênek şima af biku , şima gera şeri qebrê ya ser û yê ra hêlalê biwazi.
Devic şaş bênî.
Efendi ziyaret qebrê cênek dima agêyreno Palî.
Irfan KAYA
22 Kasım 2014 Cumartesi
5 Kasım 2014 Çarşamba
Bir Türk dünyaya bedel ya!
Hatırlayınız!
2003 te Süleymaniyedeki çuval olayı ile rencide edilen türk askerlerinin videoları bütün dünya tarafından ibretle izlendi. Türk devleti buna karşılık ne yapti?
Tabiki hiçbirşey!
Sadece dost ABD'den bunu beklemiyorduk diyorlardı. Çünkü karşılarındaki güç dünyanın en büyük gücüydü.
Türk devletinin yönetenleri çok palavracidirlar.
Maalesef! halkıda palavracilarina adeta tapıyor.
Onların söyledikleri halkta ayet gibi karsiliginida buluyor. Türkler onuru kırılan askerlerinin intikamını sahte filimler yaparak kapatmaya calissalarda, bu tür fiilyatlari kamuoyunda pek inandırıcı bulunmasada, çoğunluk öyle inanıyordu.
Hani bir türk dünyaya bedeldi ya!
Türke yapılana mutalaka karşılık verilmeliydi. Bir defasında kırsalda çekilmiş uyruğu pek bilinmemekle beraber bir yabancıyı ABD li subay olarak yakaladık haberi yalancı Hürriyet gazetesinde afişe etmişlerdi. Bu kişi, yaz sıcağından dolayı üsten çıplak ve başına geçirilmiş bir çuval ile resimlenerek intikamımızı aldık diye haber yapmışlardı. Sıradan bir magazin haberi gibi.
Yine hatırlayın!
Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince denizin ortasında operasyon düzenlendi. İsrail komandoları bu operasyon sonucunda dokuz gönüllü yardım çalışanını katletmişti. Türkiye o dönemler dış siyaset alanında çok yükselişteydi. İsrail ise adeta kamp David'in rövanşını alıyordu. Türk yöneticiler bu olayda, kınama ve boykot dışında herhangi bir yaptırım uygulayamadı.
ABD nin diplomatik atağı sonucu İsrail tazminat ödemeyi kabul etti. Ancak tazminatın ödenip ödenmediğini bilmiyorum. Bu olay, siyaseten Türkiyenin balonunun yavaş yavaş sönmeye yüz tuttuğu döneminde başlangıcı oldu. Ardından Mısırdaki darbe karşıtlığı duruş sergilensede kimsenin Türkiyeyi tinlamadigi gibi, siyaset arenasına büyük Osmanlı hayali ile giren Türkiyenin, bu hayali Suriyedeki savaşa indirekt müdahil olmasıyla son bulmuş görünüyor.
Son olarak DAİS flörtüne sıkı sıkıya sarılarak en azından Suriyedeki olası Kürt kazanımlarını engellemek ve Güney Kürdistan'i tekrar arap gericiligine mahkum ettirmekti.
Batılı güçler yeniden ırak ve Suriye'ye müdahalede bulunarak bu planıda boşa çıkardılar. Demek ki güçlü olana karşı pek ses edilmiyor, yaşananlar sineye çekiliyor. Söz konusu güçsüzler olunca, bütün Türkler aslan gibi kükremeye başlarlar. Kobani meselesinde de bu böyledir.
Bu toplumun ezici çoğunluğu görüldüğü gibi ,Kurdu katleden,yerinden yurdundan eden,topraklarını işgal eden vahşi İSİD'in safında yerini belirlemiştir. Katliamı, tecavüzü,insanlık dışı her olayı Kürde yaşatan İSİD, adeta türk toplumunca kudsanmaktadir. Peki ya şimdi? Bu defada rotayı tekrar içeriye çevirerek yaşanan yenilgilerin acısını tekrar kürtlerden sormaya karar vermiş görünüyorlar. Son dönemlerde yaşananlara bakılırsa, yeniden düzenlenen güvenlik paketleri alel acele meclise sevkedilerek yasalastirilmaya çalışıldı. Erdoğan'in anladıkları dilden cevap veririz sözleri açık tehdit ve hedef göstermedir. Akabinde de saldırılara hemen start verildi. Ankarada HDP il binasına yapılan saldırıda yaralanan ilk yönetici ölümden dönmüştür...
Zaten hep öyle olmuyormuydu? Özal,Çiller ve Demireller zamanında da böyleydi. Bu devlet geleneğidir. Dikkat ettiyseniz türk yöneticiler, Kürtler aleyhinde birkaç söz sarf etsinler, akabinde kendini kahraman sanan, devletin gücününe yaslanarak sokakta,mahallede veya işyerlerinde Kürtler karşı saldırıya geçerler. Oysa saldırıya uğrayanların büyük çoğunluğu sıradan siyasetle pek ilgilenmeyen kendi halinde yaşamını sürdüren Kürtlerdir. Düşünce olarakta Kürt siyasetinden rahatsızlık duyan cevrelerdirde diyebiliriz. Ama bu türkler için birşey ifade etmiyor. İster silahlı olsun, ister siyasi, ister sıradan olsun. Kürt ,Kürttür farketmez!
Şizofren , aklı uçmuş, kendini devletin merkezinde gören bir mantık. Bu saldırganların büyük çoğunluğu yoksul,mesleksiz,eğitim düzeyi gerçi bu pek fark etmiyor en eğitimlisi bile farklı düşünmüyor ya!
Ne zaman Kürt meselesi yükselişe geçse,bu tipler hemen harekete geçer. Bu türk toplumunun ne kadar çok milliyetcilestiginin göstergesidir.
Ama korkunun ecele faydası yok.
Ne yapsalarda etselerde nafile!
Kürt halkının haklı davasının önüne gecemeyecekler. Ellerindeki isbirlikcileride kullansalar, millet olarak Kürtlere yönelselerde kazanan yine Kürtler olacaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)