Çırê Musyon

10 Kasım 2018 Cumartesi

Kuzey kürdistanda Inanc ve Aidiyet Kimlikleri



Merkezi otoritenin  tek inanç kimliginde karar kılması sonucu yürütülen bu politikalar, Cumhuriyet tarihinin değişik dönemlerinde büyük pravakasyonlarla vuku bulmuştur... 15 Eylül ışıklı geceler operasyonlarının benzeri yakın tarihte defalarca  Kürt aleviler üzerinde denenmiştir.

1970 li yılların başından itibaren başta Maraş olmak üzere Malatya,Çorum ve Sivas'ta her pravakasyon sonrası ,onlarca hatta bazılarında yüzlerce kişinin ölümüne neden olmuştur. 

Bu pravakasyonlarla amaçlanan, kürt ve türk toplum kesimleri içindeki inanç faklılıklarını körükleyerek, Kürt alevileri inanç topluluğunun devlete daha sıkı bir şekilde bağlanması amacı güdülmüştür.
Maalesef! devlet bu farklılıklarımızı kaşıyarak her defasında bir taşla iki kuş vurmayı başarmıştır.

Bugün itibariyle, Türkiye metrepollerinde ve kürdistan'da alevi topluluğun yoğun yaşadığı yerellerde bu politikalar tutmuş, alevi topluluğun ezici bir coğunluğunu devletin safına çekmeyi başarmışlardır. Oysa bütün bu catışmaların tek mübessisi devlet olmasına rağmen , bu kesimdeki yaygın kanı, sünni topluluktaki alevi düşmanlığı olarak algılanmaktadır. Merkezi otoritenin propagandaları alevi topluluğu üzerinde çok etkili olmuştur.

Alevi topluluğunun büyük bir kesimi bu olaylardan sonra aidiyet kimliklerinden giderek uzaklaşmış, inanç kimliğinin arkasına gizlenmeyi korunma yolu olarak seçmişlerdir.

                                 AİDİYET KİMLİĞİ

Kürt toplumunda son dönemlerde yaşanan ikinci büyük ayrışmada, 30 yıldan bu yana özellikle son yıllarda doruğa çıkan zaza kurmanc ayrışımında yaşanmaktadır.

Bunun devlet patentli bir ayrışma politikası olduğuna kanaatim tamdır.

http://kayairfan12.blogspot.de/2013/07/gafrika-melezleri-ve-zazacilar.html  ve http://kayairfan12.blogspot.de/2013/07/zazakiyi-ayri-bir-dil-ve-etnisite.html

 Yukarıda linkini verdiğim yazılarım ise,  bu ayrışmanın mübessislerini ve beslendikleri kesimleri içermektedir.

Amaçlanan ise, 1970 sonrasında gelişen Kürt ulusal siyasetini parçalamak ve zayıf bıramak suretiyle, bu kesimi daha kolay kontrol altında tutmak, ve kürt ulusal mücadelesini dumura uğratmaktır. Düne kadar kürt'ten sayılan zazalar, birden ayrı bir millet olarak sahneye sürüldüler.
 Özellikle son dönemlerde devlet yöneticilerininde sıkça kullandıkları dilde, bu ayrışmayı derinleştiren niteliktedir.

Peki sormazlar mı ,bugüne kadar neredeydiniz?

Birkaç misyonerin Kürdistandaki izlenimlerinden yola çıkarak, zazakinin kurmanca diline benzemediğini , bu nedenle zazalar ayrı bir millettendirler savına mal bulmuş mağribi gibi sarılmış bulunmaktadırlar.

 Millet kavramınıda dil farklılığı üzerinden ilişkilendiriyorlar.
.
Oysa Türkler oğuz boyundan olduklarını söylerken aynı boydan olan birçok topluluğun konuştuğu dillerin türkçe ile hiçbir yakınlığı olmadığı gibi, bu toplulukların  her yıl düzenledikleri türk dil kurultaylarında, kullandıkları ortak dil ise Rusçadır. 
Çünkü hiçbir topluluk birbirini anlamamaktadır.
Bahsi geçen topluluklar türk olarak ad edilirken , zazalar  kürt değildir savı kurmanç dili örnek verilerek yapılmaktadır.
Sanki kürt dili sadece kurmancadan ibarettir.

Bu çevrelerin anlatımlarına göre üç bin yıllık tarihi geçmişi olan zazalar, eğer daha yeni kendi aidiyetlerinin farkına varmışlarsa ,  millet olma vasfını zaten kaybetmişlerdir.

Bu düşüncelerin, 1970 li yılların ortalarından sonra ortaya atılması hiçte tesadüf değildir.
Kürt ulusal bilinçlenmesinin hızla yükseldigi dönemlerdir.
Devletin bilinçli olarak ortaya attığı ve söylemlerinde sürekli olarak zazaları ayri gören anlayışı kısmen taban bulmuş, bu kesimin aidiyet haklarını sadece dil temelinde savunmaları, bunu işgalci devletten değilde, onları yok saydığı savını kurmanç aidiyeti üzerinden geliştirmeleri ve  sorumlu tutmaları, projenin nasıl işlediğinin ipuçlarını zaten ele veriyor.
Bu kesim kendilerini kürtlerden çok türklere daha yakın gören çevrelerdir.
Sömürgeci devleti görmeyen aynı mağduriyeti yaşayan kurmancları suçlu göstermeleri gösteriyor ki, bu çevreler belli merkezlerden yönetilmektedirler.

Başı çeken çevrelerin hiçbir dönemde kendi aidiyet haklarını yanı milletten doğma haklarını savunmadıklarını, yine sömürgeci devleti sorumlu görmediklerini, asıl sorumlu kesimin kendileri gibi mağdur kurmanç topluluğunu göstermeleri başlı başına bir çelişkidir.
Bir diğer çelişkide Kürt siyasi yelpazesinde yer alan parti ve örgütlerin programlarının, kürt toplum kesimlerinin tümünü kapsamayan , günümüz toplumunun ihtiyaçlarını karşılamayan,  somut gerçekliklerden uzak programlarıdır.

Yukarıdaki verilerin birkaçından yola çıkarak asıl meseleye gelemek istiyorum.

                                NASIL BİR KÜRDİSTAN?


Kürdistan, Kürdistanda yaşayan ve kendini Kürdistani gören herkesin ülkesidir.
Farklı inanç ve aidiyet kimliklerinin yanı sıra ,aynı aidiyeti taşıyan, kendini öteki gören, farklı kimliklerin bir arada özgürce yaşamalarını sağlayacak toplumsal bir sözleşme ile mümkündür...

Bütün bu kimliklerin bir arada eşit ve özgür bicimde yaşamaları için, nasıl bir Kürdistan sorusu bu bağlamda çokça önemlidir.

Hangi ulusalcı kürde sorarsanız sorunuz size mutlaka , bağımsız Kürdistan istiyorum diyecektir.
Çoğunluğun zihinlerindeki algı , sömürgesi oldukları  bağımsız ve sentralist modellerdir.
Bu modeller çağımızın ihtiyaçlarını karşılayan modeller hiç değildir. 
Bu model geniş toplum kesimlerininin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, tekçiliği esas alan ve asimilasyoncu politikalarla birçok kimliği içinde eritmeyi esas alır.
Oysa ben bütün renklerin içinde olacağı , her renkten çiçeklerin olduğu bir bahçe gibi bir ülkemizin olmasını istiyorum. Dikenli gülünden dikensiz çiçeğine kadar.
Hiçbir kimliğin bir diğer kimliğe üstünlük taslamasını asla kabul etmiyorum. Bundan kastım Inanc, dil ve aidiyet farklılıklarının tümünün eşitlik temelindeki temsiliyetidir.

Kürt siyasi parti ve örgütlerinin tümü bu doğrultuda  derhal programlarını yenilemeli, bütün bu farklılıkları içeren somut programlarla halklarımızın karşısına çıkmaları gerekir.

Kürt parti ve örgütleri dışında sivil toplum örgütlerininde , Kürdistan'ın ihtiyaçlarını karşılayabilecek uygun federal modeller üzerinde çalışmalara başlamaları elzemdir.
Örneğin: Alevi inancını taşıyan topluluk, şehirler, kasabalar ve istisna köyler dışında topluca belli bölgelerde yoğun olarak  yaşarlar. Birçok bölgede zaza ve kurmançlar içinde aynı durum sözkonusudur.

Kürdistan gerçekliğine en uygun model, federal yapı içindeki otonom bölgelerdir, bu bölgelerde yaşayan toplulukların kendi kendilerini yönetmeleri,  inanc, dil ve diğer kimliklerinden doğan hak ve özgürlüklerini sonuna kadar ve sınırsız bir şekilde yaşamalarıdır.
Örneğin : Zazaların nüfusça yoğun yaşadıkları Dersim,Bingöl ve Elazığ gibi yine kısmen Diyarbakır'da,Siverek'te ve başka yerellerde yaşayan zaza topluluğunun resmi dilinin zazaki olmak kaydıyla ,kurmanci'ninde ikinci resmi dil olması gerekir. Aynı durum kurmanç nufusun yoğun yaşadığı yerellerde kurmançlar lehine olması ve zazaki'ninde ikinci dil olması şart koşulmalı.


Inanç kimlikleri için böyle bir uygulama sözkonusu değildir. Her inanç kendi cemaati tarafından ihtiyaçları karşılanmak üzere özerk olmalı, ekonomik ve sosyal ihtiyaçları cemaatleri tarafından karşılanarak inançlarını sürdürmeleri en doğru olanıdır.
Bunun dışında Ezidi ve diğer gayri müslim halklar içinde aynı inanç ve aidiyet modeline uygun otonom bölgeler olmalıdır.

Kürdistan gibi çok renkli ve çok kimlikli bir ülkenin toplulukları kanımca ancak böyle özgür olabilirler. Birbirini ötekileyerek,yok sayarak,üstünlük taslayarak çelişkilerimizi derinleştiren zararlı tavır ve davranışları ötekilemektir.

Irfan KAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder