Siyasal islamcıların, tarikat ve cemaat mensuplarının evliya olarak gördükleri ve toz kondurmadıkları, neredeyse hatasız ve evliya olarak gördükleri Sultan ikinci Abdülhamid hakkında İstiklal marşı şairi Mehmet Akif'in safahatında "İstibdat" şiiri vardır.
Bu şiirde şöyle bir kıt'a yer almaktadır.
"Hamiyet gamz eden bir pâk alın her kim de gördünse,
"Bu bir câni! dedin sürdün, veya mahkum eyledin hapse.
Müvekkel eyleyip câsusu her vicdana, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evladını ye'se...
O kadar mel'unsun ki rahmetler okutturdun ruh-u iblis'e"
(Safahat-Saray Yayın Dağıtım, istibdat, Sayfa-116)
Aslında benim yazımın konusu Sultan ikinci Abdülhamid değil, Osmanlı padişahı üçüncü Mehmet'tir.
Üçüncü Mehmet, 3. Murad'ın oğlu, 13. Osmanlı padişahı ve Ehli Sünnet dininin 92. halifesidir.
Tahta çıktığı 1595 yılından ölümüne kadar padişahlığını sürdürmüştür.
Sancak'tan gelip tahta çıkan son şehzadedir.
22 Aralık 1603 tarihinde ölmüştür. Sultan 3. Mehmet tahta çıkar çıkmaz ilk yaptığı faaliyet 19 (on dokuz) kardeşini cellatlara boğdurtmak olmuştur.
Bu olay Osmanlı İmparatorluğu'nun en kanlı olaylarından birisi olarak tarihe geçmiştir.
Osmanlı Devleti döneminde 1389’dan beri devam eden kardeş katliamı 1603’e kadar tam 214 yıl kesintisiz ve sistemli olarak devam etmiştir.
Bu süre içinde tahta geçen Osmanlı padişahları tahttan düşürülme ve öldürülme korkusuyla, annelerinden süt emdikleri anda dahi olsalar, kardeşlerini çok acımasız bir şekilde katlettiler.
Üçüncüsü Mehmet öyle bir vahşet yaptı ki, bu vahşette, sadece kardeşlerini değil, kardeşlerinin karılarını, varsa çocuklarını, amcalarını, onların karılarını ve çocuklarını hatta babalarını öldürmeye kadar katliam devam etti.
Tarihin hiçbir döneminde kendi aile ve akrabasına bu derece bir vahşeti yasalaştırıp meşrulaştırarak sistemli hâle getiren bir yönetim görülmemiştir.
Ehl-i Sünnet dincileri kimi zaman cılız itirazlar etseler de genelde bu katliamları ya görmezden geldiler ya da devletin bekası için haklı gören fetvalar verdiler.
Ehl-i Sünnet âlimleri bu katliamı yapan padişahların tümünü "halif-i rüy-i zemin" yani Allah'ın kanunlarını icra eden "Allah'ın halifesi" olarak gördüler.
Bu katliamların yapıldığı 214 yıl tarihe lânetli ve kapkara bir sayfa olarak geçti.
Ama öyle biri var ki, hepsinden daha beterdi.
29 yaşında tahta geçen 3. Mehmet (1595-1603), sadece 4'ü yetişkin olup, içlerinde daha henüz kundakta süt emen çocukların da bulunduğu 19 kardeşini tahta çıktığı günün gecesi boğdurtarak acımasızca katletti.
Olay o kadar korkunçtu ki, kundaktaki şehzadeleri boğmaya giden cellatların bile ağladığı rivayet olunur.
Bunlardan birisi cellatların geldikleri o anda annesinden süt emmekteydi.
Cellatlar, bu bebeğin minicik boğazına çöktüklerinde, az önce emdiği süt burnundan geldi.
İşte “anasından emdiği süt burnundan geldi” deyiminin kaynağı bu cinayettir.
Dört yaşındaki bir diğer kardeşi, cellatlar geldiğinde mısır koçanını dişlemekteydi.
Sağır ve dilsiz cellatlara incecik sesiyle “Darımı yiyeyim, sonra boğun beni olur mu?” demişti, ancak buna bile müsaade edilmedi.
Bu çocukların anneleri, eşleri, olanların eşleri de aynı vahşetle öldürüldü.
Hızını alamayan 3. Mehmet, öz oğlu şehzade Murat’ı da boğdurttu. 3. Mehmet 1603’te 37 yaşında obezitenin getirdiği sorunlar yüzünden öldü.
İşte Mehmet Akif Ersoy'un, Sultan ikinci Abdülhamid hakkında söylediği "O kadar mel'unsun ki rahmetler okutturdun ruh-u iblis'e" sözünü esas hak eden 3. Mehmet'tir.
Yerine 13 yaşındaki oğlu I. Ahmet tahta geçti.
Aynı gün biat töreni yapıldıktan sonra 3. Mehmet’in tabutu cenaze namazı kılınmak üzere Ayasofya'ya götürüldü.
Fakat, daha 13 yaşında bir çocuk olan oğlu I. Ahmet cenazeye katılmadı. Herkes şaşkındı Padişah yokken cenaze namazını nasıl kılacaklarını bilemediler.
Şeyhülislam, yanına birkaç kişi alıp padişahı davet etmeye gitti.
İçeri girdikleri zaman, padişahı perdeleri çekilmiş bir odada ayakta bekler buldular.
Şeyhülislam’ın, babasının cenaze namazını kılmak için yaptığı davetini şu sözlerle geri çevirdi:
“Taht sahibi olmak için 19 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam, babam da olsa katildir.
Ben katil bir adamın cenaze namazını kılmam. Varın siz kılın ve defnedin.”
1. Ahmet, bu protestosu ile yetinmedi ve 214 yıldır süregelen geleneği, kardeş katli denen vahşeti ve insanlık ayıbını da kaldırdı.
Alintidir.