Çırê Musyon

14 Aralık 2018 Cuma

Kurmanclar Kürt müdür?

Fuat Söylemez*
Modern Kürt tarihçi Mehrdad İzady Kürtler adlı kitabında, Kürtler köken itibari ile bir tek halkın değil, Kürdistan’a göç etmiş birçok antik halkın ortak soyunu temsil etmektedir diye yazar. Kürt/Kürtler kim sorusu hakkında birçok makale tarihi referanslarla tasnif ve tanımlanmış olmakla birlikte zihinleri kurcalayan bazı karanlık noktaların halen güncelliğini koruduğunu görüyoruz. Bu makalenin amacı kavram kargaşasına neden olmuş ve zihinlerde yer etmiş bulanıklığa tarihi perspektiften alternatif bir bakış sergilemektir.
Tarih okumalarımdan anladığım Kürt kavramının kök bir kavram olduğu ve İranik halkları tanımladığı şeklindedir. İranik halklar ve İranik diller şeklinde tasnif edilen ve tanımlananın aslında Kürt halkları ve Kürt dilleri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kürt, kök bir kavram olarak Slav, German, Roman (Latin), Sami vb. örneklerinde olduğu gibi bu kavramlara eş değer bir anlam çerçevesinde değerlendirilmelidir. Antropolojik tasniflerde linguistik tasnif başat rol oynasa da fiziksel, kültürel antropoloji ile birlikte arkeolojik çalışmalar da tarih yazımında ve tanımlamalarda önemli rol oynar.Antik çağlarda tanımlamaların kökeninin ekseriyetle coğrafya veya aristokrasi (haneden) olduğu açıktır. Henüz ulus devletlerin olmadığı ve toplulukların kabileler şeklinde örgütlendiği kadim zamanlarda isimlendirmelerin coğrafya veya siyasal anlamda hükmeden/hüküm sahibi hanedanlıklara atıf yapılarak kavramsallaştırılmasının dönemin sosyo-kültürel iklimine uygun bir yaklaşım olduğunu söylemek mümkündür.
Bahsedilen tarihsel süreçte, hanedanlık ve/veya dönemin aristokrasisine bağlı gerek aşiret düzeyinde gerekse aşiretler federasyonu şeklinde örgütlenmiş daha büyük organizasyonların (beylik, kraliyet, imparatorluk) teb’ası tabi olduğu hanedanlık adıyla bilinir ve isimlendirme hanedanlık esas alınarak yapılırdı. Osmanlı İmparatorluğu örneğinde olduğu gibi Osmanoğullarının teb’asını ifade etmek için Osmanlılar denmesindeki espri diğer halklar içinde geçerlidir.
Coğrafi anlamda tanımlamalar ise Media, Mezopotomya, Arabia, Anatolia vb. örneklerle gösterebiliriz. Bu kavramların belli bir coğrafyada yaşayan halkın ya da halkların coğrafi ve kültürel bir aidiyetine tekabül ettiği yalın bir gerçekliktir. İbni Haldun tasnif ve tanımlamalarını bu iki esas üzerinden yapmıştır.
Bu girizgahtan sonra neden İrani halklar yerine Kürdi halklar denilmesi gerektiğini aşağıda maddeler halinde açıklamaya çalışacağım.
1- 1925 yılında İngilizlerin desteğiyle iktidara gelen Rıza Han, ismini değiştirerek Şah Rıza Pehlevi adı almış ve 1935 yılında ülkesinin adını yoğun itirazlara rağmen İran Cumhuriyeti yapmıştır. Neden İran?
İran, Aryan kavramından mülhem modern İran devletinin devlet adı olarak seçtiği ve halen kullanılan kavramdır. Aryan, Vedik Dönem’de Hindistan’ın Āryāvarta olarak adlandırılan bölgesine yerleşmiş, antik Hint-Avrupa dil ailesine dahil diller konuşan etnik grubu ve bu bölgeyi tanımlamak için günümüzde kullanılan bir ifadedir. Bu topluluklar yüzyıllarca bölge toplumları üzerinde aristokratik bir sınıf olarak hüküm sürmüşlerdir.
Aryan Sanskritçe “asil” veya “onurlu” anlamındaki “Ārya” kelimesinden türetilmiş bir sözcüktür. Büyük oranda Proto-Hindu-İranlıların etnik olarak kendilerini tanımlama amacıyla kullanılmak üzere var olmuştur.
19’uncu yüzyılda, Hint-İranlılar, Hint-Avrupa dillerini konuştukları bilinen en eski insanlardı. Aryan kelimesi sadece Hint-İranlıları ifade etmek için değil aynı zamanda Hint-Avrupa dil ailesinden olan dilleri konuşanları da ifade edecek şekilde kullanılmaya başlandı. Ancak bugün için Aryan tanımlamasının o çağlarda bile ırksal değil, dini, kültürel ve dille ilgili bir tanımlama olduğunu kabul edilmektedir.
2- Antik İran tarihinin kavşak noktalarından biri de Med İmparatorluğu’nun bir saray darbesiyle iktidarını ele geçiren Pers hanedanlığına dönüşmesidir. Med İmparatorluğu aşiretler konfederasyonu şeklinde örgütlenmiş bir yapıdır. Antik Yunan tarihçi Heredot eserinde şöyle yazar, “Deiokes’in hükmü altında toplananlar yalnız Media ahalisiydi; Medler çeşitli boylardan oluşmuştu: Buslar, Paretakenler, Strukhatlar, Arizantlar, Budiler ve Maglar.”
Saray darbesi dediğimiz olayı Heredot’un ismini zikrettiği veya ismi zikredilmeyen aşiretlerden birinin iktidarı silah zoruyla ele geçirmesi şeklinde okumak gerekir. Gerçekte Medlerle Persler arasında bir savaş yoktur. İktidarın el değiştirmesi ve başka bir hanedanın iktidara sahip olup imparatorluğu genişletmesi şeklinde yorumlamak daha doğru olacaktır. Bu şekilde düşünmek için elimizde yeterince kanıt var.
Heredot aynı eserinde, “Medlerle Persler kesinlikle aynı aletlere sahip ve Medlerle Perslerin olağan giyimleri gerçekten birbirinden farksız” derken arkeolojik kazılarda da bu durumu pekiştiren bulgular mevcuttur.
Yunanlar bu halkın yaşadığı bölgeye Medya adını vermişler. Medler ilk kez Asur Kralı III. Salmaneser’in dönemindeki (M.Ö. 858-824) yazılarda “Mada” adı ile kaydedilmişler. Medya burada da coğrafi bir tanımlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabii bu coğrafi tanımlamanın aşiretin iktidar sahibi olmasıyla hükümranlığa atıfla Medlerin ülkesi anlamında kullanıldığı gerçeğini ıskalamamak lazım.
Magların Mad (Med), Paretakenlerin Pars (Pers) olma ihtimalini de düşünmek gerekir. Nihayetinde federasyonun bir unsuru olan Pers (Ahamenişler) aşiretinin iktidarı zorla ele geçirdiği ve bir müddet iktidarı Medlerle paylaştığı doğru bir yorumlamayla anlaşılmaktadır. Bu iki Kürt aşireti arasında kız alıp vermeye dayalı akrabalık ilişkileri haricinde iktidarı paylaşmak da tarihi referanslarla sabittir. Nitekim M.Ö. 550 yılında, Büyük Kiros’un dedesi Med Kralı Astiages’i yenmesi sonucunda Kiros, Ahamenişleri Med İmparatorluğu’na şerik yapmıştır. Bir dönem Med-Pers İmparatorluğu şeklinde devam etmişse de Kiros’un saray darbesiyle, siyasal otorite ilk defa güneybatı İran’da yoğunlaşan Pers aristokrasisinin eline geçer ve kısa bir süre sonra M.Ö. 550’li yıllarda güçlü ve merkezi bir Pers İmparatorluğu’nun temelleri atılır.
3- Pers kavramının etimolojik kökeni hakkında elimizde yeterli veri olmamakla beraber Ahameniş hanedanının kurucu kralı Kiros (Cyros) isminin form değiştirmiş şekli olabileceği gibi, Parsi kavramının Kurmanca ve Zazacadaki anlamları esas alındığında toplamak, dilenmek gibi anlamlar ihtiva etmesinden hareketle göçebe anlamına da gelebileceğini söylemek mümkündür. Bilemiyorum.
4- Pers İmparatorluğu’nun resmi dili Daricedir. Dariler Afganistan’da en büyük nüfus oranına sahip Peştunlardan sonra ikinci büyük nüfusu oluşturan ve Afganistan Farsçası konuştukları söylenen bir halktır. Gerçekte hanedanlığa izafeten hâlâ yanlış olarak kullanılmaya devam eden Persçe dilinin Darice olduğudur. Tacikce ve Farsça Darice ağızlarıdır. Med İmparatorluğu’nun resmi dilinin de Darice olduğu göz önüne alındığında iktidarın hanedana göre değiştiği bunun teba aşiretlere yansımasının dönem itibariyle çok önemli olmadığını söyleyebiliriz. En nihayetinde antik dönemde İranik (Kürt) dilleri arasında bu kadar fark yoktu.
5- 13’üncü yüzyılda yaşayan Ermeni tarihçi Heyton (Hethum) şöyle der: “Sonunda Araplar Mısır’ın yönetimini kaybettiler ve Medler ‘ki onlara Kürtler deniliyordu’ Mısır’a egemen oldular.” Mısır’a egemen olan gücün Pers Kralı Kambises olduğunu biliyoruz. Heyton’un kast ettiğinin de hanedanlık olmadığı başka milletlerce bilinen ve tanımlanan halk olduğu açıktır. İktidarın başka bir hanedanlığa dönüşmesi ve devletin hanedanlık adıyla resmileştirilmesi ile ‘millet/halk’ın bilinen ismini karıştırmamak en doğru tavır olacaktır.
6- Tevrat’ta Medlerle ilgili bölümler vardır. Tevrat’ta Josephus Medler ile ilişkilidir. (Tev. Madai) Japheth’in oğlu Madai Tevrat’ta bulunan bir kişiliktir. “Şimdi Grekler tarafından Media olarak anılan, Madeanlardan gelen Madai’den Japhet’in oğulları olan Javan ve Madai”şeklinde ifade edilmiştir.
7- Firdevsi Şehname’sinde Demirci Kawa adıyla bir destan anlatır. Halen tarihi kaynaklarda bu mitolojik öykünün Pers mitolojisi olduğuna dair yaygın bir kanı olmasıyla beraber hikayenin bir de Kürt versiyonu olduğu şeklinde yazılara rastlıyoruz. Oysa mitolojik öykü bir Kürt destanıdır. Pers ve Med’in (Kürt) Asur’a karşı ayaklanması ve zalim olarak bilinen Asur kralının yenilgiyle sonuçlanan öyküsüdür anlatılan.
Kürtlerin (İranik halklar) ateş ve ışığa atfettiği kutsallık ve demir gibi bir madenin ateşle dövülmesinden elde edilen güç, kuvvet, mitolojik öykünün anahtar sembolleridir. Buna göre Demirci Kawa gücü elinde bulunduran bir Pers-Med kralını sembolize etmektedir. Bu mitolojik destan, Pers, Med fark etmeksizin tüm Kürtlerin ortak tarihi mirası kabul edilir.
8- Günümüzde kendilerini Kürt olarak tanımlayan ve Kürdistan ismiyle ortak bir coğrafyada kümelenmiş Kurmanc, Soran, Goran ve Zazaların coğrafi bir bütünlük içerisinde kendilerini kök kavramla ifade etmeleri ve bu anlamda siyasallaşmaları merkez çeper ilişkisinin çeşitli parametreleri açısından değerlendirildiğinde anlam kazanır. Diğer taraftan bahsettiğim coğrafi bütünlük içerisinde olmayan başka çeper İranik halkların da kendilerini Kürt olarak tanımladığına tanık oluyoruz.
Kürdistan olarak tarif edilen coğrafyasıyla bir illiyeti bulunmayan Afganistan coğrafyasının asli ve nüfus olarak en büyük etnisiteye sahip halkı Peştular kendilerini kök kavram olarak Kürtlükle tanımlarlar. Bir vesileyle tanıştığım bir Peştun özetle bana şunları söylemişti, “Ben Kürdüm, Afganistan’ın dört şehri Kürt şehridir. Başkent Kabul (Kabil)bir Kürt şehridir”.
Aynı şekilde İran’ın güneydoğusu ile Afganistan ve Pakistan’da olmak üzere üç parçaya bölünmüş Beluciler Kürt olduklarını iddia ederler. Kurdgalname 1659/1660 yıllarında Axwend Mehemed Salih Zengene Beluc tarafından kaleme alınmıştır. Bu kitap aslen Kürt ırkından olan Belucilerin tarihini irdeliyor. Mir Nesirxan kitaba yazdığı önsözde “Kurdgalname, tarihçi Axwend Mehemed Salih Kurdi Zengene Beluc tarafından 1659 yılında yazılmıştır.” diyor. Yazar kitabın birinci bölümünde kendi aslını Kürt Zengene aşiretine bağlıyor. Zengeneler de Bud aşiretinin bir kabilesidir. Ayrıca yazar Braxoyi Kürtleriyle olan akrabalığını gündeme getiriyor. Yazar bu iki kabileyi Bud’un iki oğluna “Braxim” ve “Zengan”a bağlıyor. Bud’un kendisi ise Med Kral’ının yedinci oğluydu.
Bahsettiğim iki etnisitenin de Kürdistan coğrafyasıyla komşuluğu dahi yoktur.
9- Öte taraftan Baxtiyarilerin (Loriler) Kürdistan coğrafyasıyla bir komşuluğu mevcuttur. Loriler de halen kendilerini Kürt tanımlarlar.
15’inci yüzyıllarda yazılmış olan Arapça ve Farsça kaynaklarda açık bir biçimde ‘Lur Kürdleri’nden ve yaşadıkları ‘Lûrîstân’ coğrafyasından söz edilmektedir. Birkaç örneğe baktığımızda; El-Istahri’nin milâdî 919 yılında yazmış olduğu “el-Ekalim (İklimler)” kitabında ‘Lor-el-Lor’ adında bir kentin bulunduğu yazılmıştır. İbn Belhi (?-1118), “Farsname”sinde “Lorlar: Zübde it-Tevârih’te Loristan hakkında şöyle denilir: Orda bir köy var ki Kürdtür, Kürdler yaşar ve dilleri Kürdçedir. Bunlara Lor denilir”. İbn el-Esîr “el-Kamil fî l-tarîx”te, Huzistan bölgesindeki “el-ekrad el-lur/Lur Kürdleri”nden söz eder. Yakut El Hamavi, “Mu‘em el-Buldan”da açık bir biçimde İsfahan ve Huzistan arasında yaşayan ‘Lur’ları Kürd olarak belirtir. Mesudî de, “Muruc el-Zeheb”te Lurları Kürd olarak tanımlar.
10- Tüm bu merkez çeper diyalektiğinde dikkatimi çeken husus din ve/veya mezhep farklılığının oynadığı rolün oldukça belirleyici olduğu gerçeğidir.
Merkez, Pers hanedanlığı üzerinden bir Parsi millet yaratmış ve üzerine Şia milliyetçiliği sosuyla tarihsel süreç içerisinde kök kavramı unutturmayı başarmıştır. Çeperde kalan görece dağlı akraba halklar ise resmi ideolojinin kapsama alanına girmemiş ve kök kavramı olduğu gibi muhafaza edilmiştir. Diğer taraftan mezhep olarak da Şiiliğin etkisine girmemiş Peştu ve Beluclar İslam’ın Sünni yorumunu benimsemiş olmakla merkeze karşı bir direnç oluşturmuş ve kök ile aralarına mesafe koyacak yapılanmalardan uzak kalmışlardır. Şehirleşme, devletleşme gibi modern organizasyonlardan uzak kalma daima eskinin otantik formuyla varlığını devam ettirmesini sağlayan en önemli etkendir. Loriler ise kadim inanışları ehli hak sayesinde merkezin ideolojik yapısına eklemlenmemiş ve asimile olmamışlardır.
Bahsettiğim inanç temelli şekillenmenin ne kadar güçlü olduğunu görmek için bir kısım Dersimli Zaza Kürdü’nün kendilerini sadece Alevi tanımlamasıyla ifade ettikleri örneğinde görmek mümkündür. Benzer şekilde yine bir kısım Ezidi Kurmanc Kürd’ünün kendilerini sadece Ezidi olarak tanımladıkları ve etnisite vurgusundan bilhassa kaçındıkları sosyolojik bir vak’adır.
Açıktır ki İslam’ın İran coğrafyasında hakim olmaya başlamasıyla birlikte (Sasanilerin yıkılışı) katalizör etkisiyle farkılıklar keskinleşmiş ve tanımlamalar buna göre şekillenmeye başlamıştır.
11- Diğer önemli bir faktör ise Kürt/İran kültürel havzasında aristokrasiye atfedilen önemdir. Gerek makro anlamda bir hanedana veya aşirete olan bağlılık gerekse mikro anlamda soy bağına atıfla soylu ailelerin şeyh, bey sıfatlı aristokrat aile veya aşiret ismiyle kendilerini tanımlarken tebayı/halkı Kürt olarak tanımlamalarından kaynaklı bir duruma da işaret etmek meselenin özünü anlama açısından faydalı olacaktır. Günümüzde hâlâ bunun izlerini görmek mümkündür. Aristokrat bir ailenin tebayla aynılaşmamak için tanımlamalarında kendisine ayrıcalık izafe eden sıfatla tanımlarken, tebaya Kürt denmesi ile Pers hanedanının veya diğer hanedanlıkların kendilerini kök kavramdan azade görmeleri arasında hiçbir fark yoktur esasında.
12- Güncel bir örnekle devam edelim.Hırvat ve Rus tarihçiler, Hırvat halkının Kürt kökenli olduğunu iddia etmektedir. Moskova Lingivistik Üniversitesi Bölgesel Problemler Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Vadim Makarenko, “Günümüzde Hırvatlar ve Kürtler aynı halkın çocuklarıdır” dedi. Gen araştırmaları, Hırvatların  yüzde 83’ünün DNA olarak Kürdistan kökenli olduğunu ortaya koyuyor.
1998 yılında Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de “Hırvatların eski İran kökleri” başlıklı sempozyumda birçok akademisyen tarafından Hırvatların Slavlardan farklılığı ve İrani-Kürdi kökenleri üzerinde duruldu. Prof. Dr. Makarenko “her iki halkın dilinde ortak köklere sahip üç bin kadar kelime var” demiştir.
Hırvatların Kürt olması Zaza veya Kurmanc olduğu anlamına gelmez. Parslerin Dari kökleri itibariyle denklemi kurmak gerekirse Darilerin de Kürt olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Bu durumda, Hırvatların Oset, Peştun, Dari, Beluci, Mazenderani, Baxtiyari vs. etnisitelerinden hangisine mensup olduklarından ziyade antik dönemde coğrafyayı terk etmiş şahıs veya halkların kendilerini proto bir kavram olan Kürtlükle tanımlamalarıdır esas olan. Bu tıpkı Kafkasya’dan göç veya sürgün yoluyla Anadolu’ya gelmiş tüm Kafkas halklarının Çerkez olarak isimlendirilmesi veya yine Türkiye’de mukim Pomakların Slav olması gibi örneklerle açıklanabilir bir durumdur.
13- Kürt kavramının etimolojik ve tarihsel anlamlarıyla ilgili çeşitli teoriler vardır. Kürt ismiyle benzerlik gösteren “Kardaka” ismi, M.Ö. 2000 yılına tarihlenen Sümer tabletlerinde Kar-da-ka adlı bir ülke ismi olarak geçiyor. Akkad ve Asurcada Kardu’nun “güçlü, kahraman”, Karadu’nun ise “kuvvetli olmak” anlamına geldiği rivayet edilir.
Mehrdad Izady, “Bugün yaşadıkları ülkenin yerli halkı olan Kürtlerin tarihi hakkında bir ‘başlangıç’ yoktur. Kürtler ve tarihleri, binlerce yıllık kesintisiz içsel evrimin, ülkelerine dağınık biçimde gelen halkların ve düşüncelerinin asimile edilmesinin ürünüdür. Kürtler kültürel ve genetik olarak, tarih boyunca gelip Kürdistan’a yerleşmiş tek bir halkın değil, tüm halkların torunlarıdır. Hurri, Guti, Kurti, Kaldi, Mard, Zela, Karduçi ya da Ari Medleri, Sagartyanlar, Mitanniler ve Kasitler gibi halklar tek başlarına Kürtlerin atasını ve onların kültürünü değil, yalnızca topyekun bir atayı temsil ederler” şeklinde yazar.
Izady, Yunanlı general ve tarihçi Ksenophon’un (M.Ö. 400) Onbinlerin Dönüşü (Anabsis) adlı eserinde bahsettiği Kardko halkının, yerli halkların ve göçebe halkların tamamen kaynaşıp homojenleşmiş Kürt halkı olduğunu savunur.
Ksenophon’a göre Kardko halkı, Pers Ahameni İmparatorluğu’nun tam ortasında yaşamalarına rağmen “onların tamamen bağımsız olduklarını ve Pers krallarına biat etmediklerini” belirtir.
14- Coğrafyacı ve tarihçi Strabo M.Ö. 3.yy’de Tarihsel Göçler adlı kitabında şöyle yazar: “Persis (güneybatı İran) Kurtioileri ve Armenia (modern Türkiye’deki kuzey-orta Kürdistan) Mardları aynı ismi kullanmaktadırlar ve aynı karaktere sahiptirler.” Strabo’nun diğer anlatımlarından, klasik dönemin sonunda Kurd olarak adlandırılan Kürtlerin daha o zamanlar Anadolu, Ermenistan, Kuzey Suriye, Irak topraklarında, Batı ve Güneybatı İran’ın geniş bölgelerinde var olduklarını öğreniyoruz.
15- İslam ansiklopedisinde Kürtler ile ilgili maddede İran coğrafyasına Arap istilaları ile birlikte Ekrad (Kürtler) tabiri ile İrani ve İranlılaştırılmış kabileleri/halkları ifade ettiği, bu anlamda tüm İranik halklara Araplar tarafından Ekrad (Kürtler) denildiği yazılıdır.
16- Bu makale antropolojik bir kazı çalışması olmakla birlikte Kürt ve Kürdistan kavramlarının güncel politik eksende neye tekabül ettiğini belirtmeden de geçmeyelim.
Günümüz ulus devletleri arasında kendilerini kök kavramla isimlendiren devletler mevcuttur. Germany, German ırkından mülhem bir isimlendirmeye örnektir. Almanlar Germany yerine Bavyera devleti ismini seçseydi kim ne diyebilirdi? Veya Hollandalılar kendi ulus devletlerine pekala Germany ismini uygun görebilirlerdi. Keza Slovenya ve Slovakya Slav köklere birer göndermedir. Romanya ise Roman (Latin) köklerden mülhem modern bir ulus devlettir.
Bu anlamda bazı İranik (Kürdi) halkların modern bir ulus devlet inşa etme sürecinde isimlendirmeyi kök kavrama atıfla seçmeleri ve kullanıma sokmaları politik bir tercihtir. Hiçbir ulus devlet, etnik anlamda homojen değildir. Kurmancistan veya Barzanistan yerine Kürdistan kavramsallaştırmasının kapsayıcılığı ve Kürt kavramının ‘kök’e atıfla çatı kavram olmasına rağmen çeşitli mecralardaki kavram kargaşasıyla beraber çıkan gereksiz polemiklerin, tarihi veriler ışığında doğru yorumlandığında ne kadar anlamsız olduğu açığa çıkacaktır.
Kürt kavramı proto etnik bir kavram olarak tüm İranik halkları kapsayan çatı ve kök bir kavramdır. Tüm Kürtler Kurmanc değildir ama tüm Kurmanclar Kürttür. Başlıktaki soru Zazalar Kürt değildir, Loriler Kürt değildir, Ezidiler Kürt değildir gibi kasıtlı ve manipülatif önermelere ironik bir karşı sorudur. Yukarıdaki açıklamalar ışığında açıkça ifade etmek gerekir ki Parsileri kazıdığımızda bile altından Kürt çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder