Çırê Musyon

10 Aralık 2021 Cuma

Kürdün onurlu gelini Sarê Êrebun'un trajik öyküsü

 “Zaza Gelin Saré"

ve
BİR ADAM VARDI..
Muhyeddin Aydar
Bir adam vardı
Suda, onu arıyordu.
Suya üç kulaç, beş kulaç attı
Onu bulamadı.
On kulaç, on beş kulaç attı.
Gene onu bulamadı.
Sonra suyun derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı.
Yeise düştü, gücü sona erdi.
Ve onu bulmaktan ümidini kesti.
Fakat yıllar sonra
Bir ses ona, daha derinlere in, daha derinlere! Dedi.
Daha derinlere indi ve onu buldu.
Bir daha su yüzüne çıkmadı.
Son nefesinde dudaklarında Tanrının adı vardı...
Henüz çok gençken, bir karar almıştı. Her zaman dürüst davranacak, iyilikten vazgeçmeyecek ve birilerinin onu itip kalkmasına izin vermeyeceğine ilişkin kendi kendine söz vermişti.
Birçoğumuz böyle kararlar alırız, ama onlardan kolaylıkla vazgeçeriz.
O kararına sadık kaldı. Başkaları kendisine şiddet gösterse de hiçbir zaman şiddetle yanıt vermeyecekti. Gerçeğe ve şiddet karşıtı davranışlara inancı, adaletsizliğe direnme kararlığı onu ruhsal olarak güçlendirdi.
Ama bir sözü yerine getiremedi. Hayatı boyunca o sözü yerine getirememenin ezikliğini yaşadı, yıllarca sonra vicdan azabı O’nun hayatına kastetmesiyle son buldu.
Saré Gelin gençliğinin baharındaydı. Evliliğinin ilk yılları Türkiye’nin zor zamanlarına denk gelmişti. 1925’de Kendi köylülerinin de katıldığı "Şeyh Sait Hareketi" bastırılmıştı. Devlet güçleri dağ, dere, bayır demeden mahkum diye nitelendirilen direniş güçlerini arıyordu.
O gün, köy pınarından su almak için evden çıktı. Köyde dikkati çeker bir sessizlik vardı, köy meydanına geldiğinde bir grup askerle karşılaştı.
Bir asker sert komutla “erkekler nerde?” diye bağırdı.
Saré Gelin şaşkın bir halde,
- “Daha kimse kaldı mı? Kimini idam etiniz, kimini öldürdünüz, kimi kayıp, kimileri de dağlara sığınmış. Daha ne istiyorsunuz?” diye aynı sertlikte cevap verdi.
Olanları geri plandan izleyen komutan gözdağı vermek amacıyla,
-“Bak hele! Nasıl da cevap veriyor!! ” diyerek, -“Tutuklayın!! ” emri verdi. Tutuklamak için yaklaşan askerler, Saré’nin sert direnişiyle karşılaştılar.
Komutan bir hata yaptığını anlamıştı, Yanı başında Kırdasiler ile aralarında tercümanlık yapsın diye çağırdığı “O” vardı!!
O, gözlerinin önünde meydana gelen bu insanlık dışı olaya sessiz kalamazdı. Askerlerden Saré’ yi bırakmalarını istedi. Askerler komutana bakıyorlardı. O, komutana yönelerek Saré’yı bıraktırması için ısrarcı oldu. Bir süre sonra komutan suskunluğunu bozdu, köyden çekilme emri verdi, Saré Gelin yanlarındaydı. Ama O, kararlıydı, Saré’ yi yalnız bırakmayacak, onu bir şekilde kurtaracaktı.
Batıya doğru yol aldılar. Yolculuk boyunca Saré’nın bırakılması için ısrarcı olan O, komutanın davranışlarından umutlanmış, Saré ile birlikte döneceklerine inanmıştı. Guleman bölgesi Murat ırmağı kıyısında mola verdiler. Yol yorgunluğu ve içinde bulunduğu psikolojik halden bitap düşen Saré Gelin elleri bağlı, saçları dağılmış bir halde önce gökyüzüne sonra dağlara baktı, İlkbahar çimenlerinin sesini dinledi, coğrafyanın tarihiyle yaşıt olan asil nehir Murat’ın akışını izledi. Murat yine asabiydi yatağına sığmıyordu. Belli ki çok acılar görmüştü, bir acı daha yaşayacaktı.
Beklenmedik bir anda, bir ceylan hızıyla yerinden fırladı, bütün gücüyle Murat’a doğru koştu. Askerler şaşırmıştı, ortalık "Dur!" sesleriyle inlemeye başladı. Komutan,
-“Sakın vurmayın, canlı yakalayın!! ” dediğinde Saré kıyıya ulaşmıştı; dönüp,
-“Köylülerime deyin, Saré namusunuzu çiğnetmedi onuruyla öldü.!! ”
Ve kendisini Murat’ın yumuşak kollarına bıraktı. Murat onu incitmeden derinliklere çekti, bir daha çıkarmamacasına.....
Herkesi bir hüzün sarmıştı, saatlerce aradılar, seslendiler ama Saré’yı bulamadılar.
Komutan, O’na yaklaştı -“Bırakacaktık ama şimdi yapacak bir şey yok, üzgünüm!! ” dedi.
Askerlere seslenerek oradan çekildiler.
O, ayrılmadı, geceyi orda geçirdi. Sabaha kadar Murat kıyılarını taradı ama Saré’yi bulamadı.
Aradan 50 yıl geçti siyah paltosu ve kolunda taşıdığı şemsiyesiyle çay dere ve ırmak boylarını gezdi, dolaştı. Bazen bir su kenarında oturur, saatlerce suya bakardı. “Saré’yi gördünüz mü? Dercesine.
Bingöllüler ona hafızasını kaybetmiş dediler, önemsemediler.
Nitekim O, 7 Ekim 1983’te ortalıkta görünmez oldu.
10 Ekim 1983 günü cesedi Guleman bölgesinde Murat nehri kıyısında bulundu. Saré Gelinin kendisini Murat’ın sularına bıraktığı yerde.
En verimli yılları olan 1953’lü yıllarda, Vatan Gazetesi, manşetten verdiği haberde O’nun için şöyle diyordu.
BİNGÖL GANDİSİ:
“Hacı Cemal ELÇİ, Bingöl’ün çok sevilen bir tipidir. Esaslı bir tahsili olmamakla beraber derin malumat ve bilgisi vardır. Herkese iyilik yapmaktan hoşlanır. Kimsenin birbiriyle dargın olmasına tahammül edemez. Daima arabulucu bir rol oynar, rençberdir. Hiçbir partiye kayıtlı değildir. Bingöl’de onu tanımayan yoktur.... ”
Bingöl’ün ilk atanmış Belediye Başkanıydı O, halka hizmetten gurur duyardı. Su gibi aziz olan bu güzel insanın adı bir çeşmeyle dahi anılmadı.
Türklerin Ezo gelini, Yörüklerin Türkmen gelini, Ermenilerin Sarı gelini dilden dile dolaşıp anılırken; İlkbahar çimenlerinin sesi Zaza Gelin "Saré Gelin" hiç anılmadı, hatırlanmak istenmedi.
Onlar ümmetin yetimleri, Anadolu’nun kimsesiz çocukları olarak kaldı.
2014'te BİNGÖLONLİNE'da yayınlaşmış bir öyküm
Resimler: Tasvir; Sarê Gelin
İkinci Resim: Haci Cemal Elçi.
Alıntı, Bahoz şavata Yazan Muhittin AYDAR