Çırê Musyon

11 Temmuz 2013 Perşembe

Zazaki'yi ayri bir dil ve etnisite olarak görenleri taniyin.



"Eski köye yeni adet" diye bir deyim vardır. Sanırım bu deyimle başlamak daha doğru olur.
Bin yillardır dil,toplum ve sosyal bilimciler tarafından Kürd ad edilen Zazaların Kürd olmadığı şaiyasını dillendirerek taban bulmaya çalışanların geçmişlerini irdelemekte fayda vardır.

Siyaseten farklı kulvarlarda yürüyen birçok kesimin nasılda böyle bir proje ile yan yana geldiklerini görmek, ister istemez insanlarda kuşkular yaratmaktadır.

Bingöldeki zazacıların ezici çoğunluğu yıllarca Türk milliyetçiliğinin arkasından koşturulmuş ,Türk milliyetçiliği Kürdistanda iflas edince ,  bu kesim için yeni bir siyasi alan açmak ve onları eskisi gibi devletin yörüngesinde tutmak gerekiyordu. Iflas eden ideolojinin bir başka türevi biçiminde toplumu, başkalaşım geçirenler vasıtasıyla yeni bir alan açilıyordu.
Sormazlar mı, düne kadar Türktünüz ne oldu da birden Zaza oluverdiniz, hani zazalarda Türktü?


Devlet Dersimdeki Zazacılarıda ağırlıklı olarak kemalist ideolojiden beslenen kısmi sol ve sosyalist örgütler içinde eski ve halende yer alan bazı kadroları donatarak piyasaya sürüyordu. Bunun yanında alevi  inancını öne süren kesimlerde vardır.
Bu kesim çok ilginçtir kendilerini sünni zazalardanda ayri gören dillerinin, sadece Dersime özgü bir dil olduğu iddiasındalar. Bingöldekilerin aksine dillerine zazaki değil kırmancki demektedirler.

Siverek,Çermik ve Diyarbakır çevresindeki Zazacı gurubun içinde , ağırlıklı olarak Kürd siyasi hareketleri içinde geçmişte yer almış,kesimleri görüyoruz. Dikkat edilirse bu üç gurubun arasında bir konsensüs yoktur. Hepsi ayrı dünyaların insanlarıdır.Bunların tek ortak noktaları Kürd sorununa ve Kürdlere karşı olan tavır ve fikirleridir.

Bu fikirlerin öne cikarilmasinda ön ayak olanların başında Zülfü SELCAN gelmektedir.Zülfü Selcan , Zazaca nın ve Zazaların ayrı bir dil ve etnisite olduğu tezini savunan biridir. Kürd sorununa bakış açısıda bir o kadar olumsuzdur..Almanya da yaşayan Selcan'i devlet bilinen fikrilerinden dolayı tez elden Dersim Üniversitesine transfer etti.

Bir kitabınıda bir dönem MHP li görüşleri ile bilinen Hayri BAŞBUĞ'a ait yayınevinde bastırmıştır. Şimdi aynı kulvarda yürüyen geçmişte farkli düşüncelerden beslenen bu ikilinin ilişkileri ortadadır.

Hayri BAŞBUĞ ortada olmayan bir dönemler  Vartağıj, Şelıc ve başka mahlaslarla Zazalar ve Kurmancların Türk olduğu tezini yıllarca savundu durdu.
Pek ortalıkta görünmeyi sevmeyen, kime hizmet ettiği belli olan bu zat ,şimdi Türkcülük fikrinden vazgeçmiş Zazacılık yapmaktadır.
Hayri BAŞBUĞ ergenekon iddianamesinin 867,81,83,84.ncü sayfalarında da ismi geçen derin devletin has adamlarındandır.

Ayrıca Prof ünvanli zazacılık yapan biride Malatyali Orhan TÜRKDOĞAN;dır, bu zat  Erzurumda öğretim görevlisi iken , Ismail Beşikçi’nin görevden atılması için muhbir olarakta görevini icra etmiş biridir. Düşünün artik kimlerin elinde kaldığımızı.

Osman ÖZER'e gelince bu da kimdir nereden çıktı diyeceksiniz.
Osman Özer yine Zazacayı götürüp, orta asyadaki Altay-cuvaşca diline benzetmesi ayrı bir faciadır.
"Güneş balçıkla sıvanmaz" ama sıvamak çabası içinde balçığa bulaşmış olanlar güneşi göremezler.
Bu zat Gürcü babadan Ermeni anneden doğma yıllardır Bingölde MHP çevrelerinde Türkçülük siyaseti yapan bir devşirmedir.

Devlet projesi fikrinin en açık kanıtı ise
M.Şerif Fırat'a dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından Varto tarihi kitabı sipariş verilerek Kültür bakanliğınca bastırılması, kitapta zazacılık yapılması tesaddüf değildir. Bütün bunlar devletin bir polirtikasıdır.
Cemal Gürsel bir Kürt  alevisidir. Iki kimliğinden dolayıda sicili oldukça bozuk biriydi.
Ayni Cemal Gürsel: Kürdlere hitaben , "Kim ki size, siz Kürdsünüz derse onun yüzüne tükürün" diyordu.


Kürd tarihinde yaşanan bir anekdotu, Musa anterin hatıratlarından size aktararak konuya zenginleştirmek istiyorum.
Hoybun cemiyetinin kurucu başkanı Elazığ/Madenli Dr.Şükrü Sekban ve Celadet Bedirxan eskiye dayalı çok samimi iki Kürdçü arkadaştırlar.
SEKBAN Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Türkiye'yi terk ederek Irak'a gider, orada Sağlık Bakanı olur. Yani tarihteki 150’likler listesinin sürgünüdür.
Şükrü Sekban sürgünde üzüntüden verem hastalığına yakalanır. O dönemde Almanya’ya tedavi'ye gider. Alman basınını takip ederken Türkiye Kürdleri üzerinde vahşi baskı ve zulümlerin yapıldığını biliyordu.

SEKBAN, Musa ANTER'in hatıratlarında geçen uyduruk kitabı'nı "La Question Kurde" Kürd meselesi kitabını basıma verir. Kitapta savunduğu tez Kürdler Türk'tür, tezidir. Bu tezi savunmasının espiriside şu'dur ?
Bir Kürd aydını olarak bunu söylersem belki Kürdlere uygulanan baskılar azalır. Şükrü Sekban çevresine konuşmalarında, bu kitabı 1933 yılında çıkardıktan sonra eski arkadaşlarının çok üzüldüğünü söyler.


Bir gün Şam'a gider ve Celaddet Bedirxan'a misafir olur. Celaddet'le beraber yemek yerlerken, sofraya tanımadığı bir Arap yemeği gelir. Şükrü Sekban sorar ve der ki; Celaddet bu ne yemeğidir?
Celadet derki "Doktor bu patlıcandır ama sen kabak diyebilirsin !...
Bu sözünden anladım ki Celaddet bey benim kitabımı kast ediyor.


Evet ! bu kitaptaki tezler yıllarca Türk Tarih tezini savunan kurum ve kişilerce Kürdlere karşı kullanildi. Kürdler üzerinde 80 yıldır savunulan Türk-Tarih tezlerine bakın hepsi çöp sepetine atıldı. Bu tezler bilim dışı tamamen ırkçı, şoven tezlerdi. Türk-Tarih Kurumu bile artık bu tezleri savunmuyor.
Bu yazıda dilim döndüğü kadar sizlere Zazacılar ve efendilerini tanıtmaya çalıştım.

Irfan KAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder